
Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu(1935-2015)yılları arasında insanlığını bizlere armağan eden ender insanlar arasında yerini hep koruyacak ki
Ömrünün her karesinde bilim ile kültür penceresine gönül koymanın ötesine geçmiş
Özgürlüğün yaşam kılavuzunu ülke haritası içinde çoğaltmış
Amerika’da bilim dünyasına izler katarken
Yurdun sorunlarını ihmal etmeyen öncü aydınlarımızın bahçesine büyük tohumlar ektiler
Dünya arenasında bir yıldız olarak yeryüzü çocuklarına coşku örneği olmaları ilk sıralarda duruyor.

Oktay Sinanoğlu ile karşılaşmam 2000’li yılların başında oldu.
Onlarca işinin arasında belirli zamanlarda buluşmalarımızı daha derin bir dostluğa dönüştü.
Türkiye’nin ve Dünyanın gündemi yine sıcak ve bitmeyen sancılar içinde ilerliyordu.
Onun yaptıkları, yapmaya çalıştıkları bir büyük düşüncenin alnında dururken
Oyalanmadan ülkemizde olan yalnışları bilim rotasına aksın diye sık sık kitaplarını öne çıkardı.
Ya da sosyal medya onu tanıdıkça birçok kanala davet edildi ve orada da yıkılmaya çalışılan memleket dokusunun
Bir dildeki çürümesine izin vermemek, eğitim programının eksen kayması üzerindeki esası anlatmasıydı.
Haliç’teki eve geldiğinde o ilk konuşmalarımızda telaşını görüyor, çıkacak kitaplarının mutluluğunu dillendiriyordu.
İstanbul merkezli hayat katarında onlarca etkinlik onun gündeme oturan kişiliği mücadelesini verimli kılıyordu.
Hem halkın üzerinde hem de medya kanallarında bir bilgi çığırı açtığı gözler önündeydi artık.

Onlarca denklemin arenasında yılmayan
Kimsesizlerin feryadında
Tarihin denklemlerini yalnız çaresiz bırakmayan
Anlaşılamayan yaratıların cevapsız çözümü
Yalnız kalmayan insanlık sofrasını bulmaz mı?
Sargısında yangınlardan geçen aynası onu korurken
İmkansızları başarmanın
Nehrinde yıkanmayı
Amansız yollara meydan okumayı
Niye önüme geliyor diye sormayan sabrında
Omzunda taşıdığı pusulanın farkında
Güzellikleri kalesini inşa etmenin sancılarıyla
Labirentlerin kumpasında yılmamayı sürdürürken
Ummanında rövanşını unutmuyordu….
Esin Afşar (1936-2011) yıllarına en çok emek vererek yaşayan nadir sanatçılarımızın en görkemli, erdemli insanıydı.

Bir çok çabanın içinde bir kültür elçisi gibi yaşadı
Yunus Emre’den Nazım Hikmet’e gelen tarihi şiirler olgusunu
Evrensel dünyanın bu topraklardaki nefesi büyümesi için şarkılar söylemekten geri kalmadı.
Fransa’da kurulan Yunus Emre Enstitüsü onun ve Ayla Alga’nın yarattığı çabaların güzelliğiydi.
Dünya müzik ağacında Esin Afşar’ın kattığı zenginliği bu gün anlamak daha derin bir sayfadır.

Ezgilerin susmayacağı zamanların
Sözlerin yılmayacağı anların kalbinde
İnsanlığın yıldızı olanlar vardır ki
Ne bedeller ödeyerek direnç yaratırlar

Aramızda yaşarken anlaşılmazlar deriz ya
Faydalarını esirgemeden sanatın ömrü olurlar
Şarkıların evreninde memleket dilini duyuranlar
Azgın sularda ferman yazarak
Rüyaların efsane deryasına kaptan olmazlar mı?
Esin Afşar gibi kültürel kimliğimizin değerli savaşcının tarihinde dostu, arkadaşı, kardeşi olmanın onurunu yaşarken
Bir de torununun isim babası olmam (Mavi’nin)
Bitmeyen senfoni notalarında defterimin arasında kalan yeryüzü anılarımız
Anlatmakla bitmez olsa bile o iki kardeşin köprüsünde emek verdiğimiz zaman tünelinin rüzgarında
Yarınlara bıraktığı memleket notalarını
Hiç yere indirmeyen asil insanlarımız olması ülkemiz için onur kalesidir.
Her zaman dünya insanlığının barışını
Yurtta umudun derslerini yaşamlarıyla sunmaktan başka bir derdi olmayan
Bu iki kardeşin alınteri sonsuzluğu
Üsküdar’da Karaca Ahmet anıtında fener olurken
Bitmeyen derslerinin ağacında
Onların canında duran iyilik ağacının yapraklarını yad etmeye devam edeceğiz
Işıklar içinde uyusunlar…
